31 Aralık 2007 Pazartesi

Yürüyüş

Yürüyüş yarışları hem pistte , hem de yolda yapılabilir. Uluslar arası yürüyüş yarışmalarında ve olimpiyatlarda erkeklerde 20-50km ; bayanlarda 10km üzerinden yapılır. 20km den daha uzun mesafeli uluslar arası yarışmalarda 5 km aralı su istasyonları bulunur. Böylece yürüyüşçülerin terleme sonucu fazla su kaybetmelerinden doğacak sakıncalar önlenmiş olur. Yürüyüşçüler nasırlara karşı kalın çorap giyerler. Sağlam dayanıklı ayakkabı kullanırlar.
Yürüyüş , adımların yerle bağlantıyı sürekli tutacak şekilde atıldığı bir ilerleme şeklidir. Başka bir deyişle arkadaki ayağın baş parmağı öndeki ayağın topuğu yere değmeden yerden kalkmaz. Bu bağlantıyı sağlamak ya da sağlamamak arasındaki ayrım çok küçük olduğundan hakemler yarışın belirli zamanlarında yarışçıların ayaklarını gözlerler. Ayrıca her adımda bacak dizden düzleştirilmelidir. Hakemler kurallara aykırı yürüyen yarışmacıları diskalifiye etme yetkisine sahiptir.
Yürüyüşçülerin kalça hareketi biraz garip görünse de belirli bir amacı vardır. Wiggle denen hareketle kalçalar kıvrılarak normal yürüyüşte mümkün olandan daha uzun adımlar elde edilir. Gövde dik durmalıdır. Öne eğilmek adım uzunluğunu engeller. Bütün hareketler yumuşak olmalıdır. Sert hareketli bir yürüyücü her adımda boşuna enerji harcar. Kilometrede 1100 adım atıldığı düşünülürse sertlik yüzünden büyük bir enerjinin boşa harcandığı kolayca anlaşılır.

Kulvar nedir?

Pist üzerinde müsabaka süresince 1 atletin koşmak zorunda olduğu ve yarışmacıları ayıran 8 kulvar işaretlenmiştir. Bir kulvarın genişliği 1.22 m olup , çizgi kalınlığı 5 cm olarak beyaz boya ile çizilir. Ayrıca çeşitli yarışların başlangıç yerleri de çizgilerle belirlenmiştir. Tüm yarışlar için aynı bitiş çizgisi kullanılır.
Tüm yarışlar, dönüşler koşucunun soluna gelecek şekilde saat yönünün tersinde koşulur. Yalnız, 100m , 110m engelli gibi kısa yarışlar ana tribün (şeref tribünü) önündeki düz parkurda koşulur.
Kulvar uzunlukları ve Kulvar Farkları : Bir dönemeçte başlayan yarışlarda 200 ve 400m gibi bazı atletlerin diğerlerine kıyasla önde başlayarak avantaj elde ettikleri sanılır. Ama dönemeçler dönülürken dıştakilerin daha fazla koştuğu düşünülecek olursa böyle bir avantajın bulunmadığı anlaşılabilir.
Pist dışındaki kulvarların uzunlukları daima içteki kulvarlardan büyüktür.
1. Kulvar : 400 m; 2. Kulvar: 407.04 m; 3. Kulvar : 414.70 m; 4. Kulvar : 422.37m; 5. Kulvar : 430.03 m ; 6. . Kulvar : 437.70 m ; 7. Kulvar : 445.36 m 8. Kulvar : 453.03 m uzunluğundadır.

Pist nedir?

Standart pist uzunluğu 400 metredir. 1 mil yarışı dışındaki dünya rekorları metre esasına göre belirlenir. Yeni pistlerin büyük çoğunluğunda ve uluslar arası yarışmalar için kullanılanların hemen hepsinde yapay zeminler vardır. Bu genellikle TARTAN lastiksi bir bileşkedir ve her iklimde kullanılabilir. Koşu pistinin genişliği 7.32 metreden az olmayıp eğer mümkünse iç kenarı beton veya benzer bir malzemeden yapılmış 50 mm yükseklikte ve en az 50mm genişlikte bir bordürle yükseltilmiş olmalıdır

Kır koşuları

Arazi Koşuları (kros) : Yarışları kırsal alanlarda, tarlalarda, boş saha ve orman patikalarında yapılır. Böylece atletler hem meyilli hem yüzeyi sürekli değişen zorlu yarışma alanlarında yarışmak zorunda kalırlar.
Çoğu uluslar arası yarışmalar erkekler için 8-12 km lik ; bayanlar için 3-6 km lik mesafelerde yapılır. Kır koşusu bir kış sporudur. Her yıl mart ayında Dünya Şampiyonaları vardır. Pist yarışları mevsiminden itibaren kış ayları boyunca devam eder.
Kros yarışmalarında bireysel birincilik yanı sıra takım birinciliği şeklinde değerlendirme yapılrı. Her takım ya da ülke 6 atleti ile yarışmaya katılırlar ve tertip komitesinin kararları doğrultusunda takımların 4- veya 5 sporcularının dereceleri değerlendirilir. Takımlardan önde gelen 4 veya 5 sporcunun puanları toplanarak o takımın toplam puanı bulunur.
Örneğin 1+3+12+17=33 puan. En az puanı toplayan takım yarışı kazanır. Puanları sayılamayacak olan sporcularda rakiplerini geçerek karşı takımın puanlarını yükseltmiş olurlar.
Parkur sol tarafına kırmızı flama , sağ tarafına da beyaz flamalar koymak sureti ile açık bir şekilde işaretlenir. Kestirmeden gitmek diskalifiye nedenidir. Yarış sonunda çit ya da iple belirlenen bir finiş tünelinden geçilir ve hakemler tarafından geliş sırasına göre numaraları ve bitirme dereceleri yazılır.
Yol (sokak) Koşuları : 800 metre ile 25 kilometre arasındaki mesafelerde yapılır. Yollar üzerinde yapılan yarışmalardır. Yolun trafiğe kapatılmış kısmında güvenlik önlemleri , trafik önlemleri, gezici sağlık ekipleri önlemleri koordineli olarak çalışıp yarışmanın sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesini sağlarlar. Yol boyu hakemleri yarışı ve atletleri izleler ve varış hakemlerine kadar yarışı getirirler

Türkiyede atletizm

Atletizm, ülkemize 19.yy’ ın sonlarına doğru girdi. İstanbul’da Kurtuluş Kulübü’nde (Tatavla Kulübü,1896) atletizm faaliyetleri başladı. Galatasaray Lisesi’ne öğretmen olarak gelen Curel , Kağıthane’de öğrencileri arasında yarışmalar düzenledi ve bu spor dalını ilk tanıtan kişi oldu. Meşrutiyetten sonra (1908) canlanan spor ortamı, atletizmin gelişmesine de yol açtı. Galatasaray’lı Ahmet Robenson, okulda atletizm takımını kurdu. Rumelihisarı’nda düzenlenen yarışmalarda Galatasaray ve Robert Koleji öğrencileri mücadele ettiler. Galatasaraylı atletlerin en önemlileri Ruşen EŞREF, Namık Bey, Kyrıl DOUPKOF, Zeen BİBESCU idi. Robert Kolejinde ise Kurucuyan, Papazyan, Küçük Aleko sayılabilir (1911). Aynı yıllarda Silifkeli Şükrü Bey’ in bahçivan poturu ile 100 metreyi 12 saniyede koşması şaşkınlık yaratmıştır.
26 Ekim 1913’te Fenerbahçe Klübü’nün düzenlediği ilk atletizm bayramı azınlıkların başlattığı bu spor dalının, Türk sporcular arasında da beklenen ilgiyi görmesini sağladı. Uninon Clup sahasındaki yarışlarda 100m ve 800m koşuldu. Fenerbahçeli Bedri YILDIRIM ile aynı zamanda futbolda oynayan TRİPO birinci oldular. 1 Mayıs 1914 ‘te İstanbul Jimnastik Kulübünün düzenlediği yarışlarda atletizm ile ilgili merak daha da arttı. Bu yarışmalar atletizme olan ilgiyi artırdı. Mahmut Bey’ in gülleyi 9.64 m atması hayranlık uyandırdı.
Atletlerimiz uluslar arası alanlarda ilk kez Atina’da düzenlenen 1906 Olimpiyatlarında kendi kişisel çabaları ile katılıp yarıştılar.
1896 Atina Olimpiyatları’nın 10. Yıldönümünü kutlama nedeniyle düzenlenen yarışlara Mikail Efendi disk ; Celepoğlu 400m ; Murmuris yüksek atlama ; Devacis 100 m ve 110m engelli dallarında katıldılar. 1912 Stockholm Olimpiyatları’nda ise Vahram PAPAZYAN 1500 metrede , Mıgıryan da gülle ve disk atmada yarışmalara kişisel çabaları ile katıldılar.
1918’ de Fenerbahçe Kulübü atletizm şubesini kurdu. Selahattin TURSEN, Osman NURİ, Asım UÇAR, Hayri NUBAR, Nurettin SAVCI gibi isimler sarı-lacivertli kulübün ilk atletleri idi.
Türk atletizminin asıl gelişme sürecine Cumhuriyet Dönemi’nde girdi. Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı’nın çabaları ve Cumhuriyet Hükümetinin tahsis ettiği para ile sporcularımız 1924 Paris Olimpiyatları’na katıldılar. Bu kafileye atletlerimizde alındı. Yurt dışından getirilen iki antrenör Prag ve Abraham yönetimindeki çalışmalar sonucunda Fenerbahçeli Tarık Tarık ve Sait ; Galatasaraylı Ömer Besim (KOŞALAY) , Rauf , Enver, Şekip , Hilalli Ekrem, Ankaralı Lütfü , Trabzonlu Rıza’dan oluşan takımımız önemli bir başarı gösteremedi, tecrübe kazanmakla yetindi. Abrahams’ın çalışmaları ülke çapındaki başarılı atlet sayısını artırdı.
Balkan Şampiyonaları ise uluslar arası alanda ülkemizin madalya kazandığı ilk organizasyonlardı. 1931’de 4x100 m bayrak takımımız ülkemize ilk altın madalyayı getirdi. Bunu 1933’de Veysi EMRE’nin güllede ; Haydar AŞAN’ın yüksek atlamada kazandığı altın madalyalar izledi. Daha sonraki yıllarda atletlerimizin başarısı öteki dallara da yansıdı. Cahit ÖNEL, Muharrem DALKILIÇ, Mehmet YURDADÖN, Veli BALLI, Gül Çıray AKBAŞ balkanların sivrilen atletleri arasında yer aldılar.
Türk atletlerinin en büyük başarısı ; 1948 Londra Olimpiyatları’nda Ruhi SARIALP’in Üçadım Atlamada kazandığı Bronz Madalya ile 1948 Meksika Olimpiyatları’ndaki İsmail AKÇAY ‘ın maratondaki 4.lüğüdür.
Türkiye Atletizm Federasyonu 1922’de TİCİ (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) bünyesinde kuruldu ve aynı yıl IAAF üyeliğine kabul edildi.
AVRUPA ATLETİZM ŞAMPİYONASI :
Avrupa ülkeleri arasında düzenlenen amatör atletizm şampiyonasının ilki 1934 yılında Torino’da (İtalya) düzenlendi. Şampiyonaya 1938’den sonra bayan atletlerde katıldı. Her 4 yılda bir değişik ülkelerde bu şampiyona yapıldı.

Atletizm gelişimi

Antropologlar, sosyologların ve spor araştırmacılarının belirlediklerine göre insanoğlu çok eski çağlarda yaşama mücadelesi verirken atletizme başladı. Atletizmin temel branşı olan koşularla, atmalarda ve ilkel sıçramalardan oluşan atlamalarda giderek beceri kazandı. Vahşi ve av hayvanlarına karşı kazandığı bu becerilerini kendi kabilesinin diğer üyelerine karşı da göstermek istemesi, ilk yarışma düşüncesini yaratmıştır.
Olimpiyat oyunlarının ana vatanı olan Yunanistan’da, eski çağlarda ANTİK OLİMPİYATLAR (olimpia oyunları) vücut kültürünün gelişmesinde en yüksek noktayı oluşturmuştur. İlk olimpiyatların (M.Ö. 776) yarışma programlarına, bugünkü atletizm yarışma dallarının birçoğunun da girdiğini görmekteyiz.
Antik Olimpiyat Oyunlarında atletler pentatlon biçiminde 5 (beş) yarıştan oluşan disk atma, cirit atma, uzun atlama ve sürat koşusu ( DROMOS KOŞUSU : Bir stadyum boyu koşu , 192.27 m ) dallarında mücadele ediyordu. Eldeki bilgilere göre ilk olimpiyatların programında stade diye adlandırılan spor sahasının uzunluğu olan 192 metreyi kapsayan tek bir sprint koşusu bir bakıma, Olimpiyatların temelini oluşturduğundan dolayı, her olimpiyat, bu koşunun galibinin adını alırdı. Bu nedenle de I. Olimpiyat Oyunları’nın adı COROEBUS olarak da geçer.
Önceleri yarışmalara soylu kişiler amatörce katılmaktaydı. Ancak M.Ö. VI. Asırdan itibaren maddi değerler yer almaya başlamış, galiplere sağlanan çıkarlardan ötürü bir meslek durumuna gelmiştir.
Modern atletizm 19. yy da İngiltere’de özellikle okullar çevresinde gelişti ( Oxford ve Cambridge ). Necton Loncası 1817 de Atletizm yarışlarını kurallar ve sınırlamalar koyarak düzenlemeye başladı. 1861 de ilk atletizm kulübü , Mincing Lane Athletic kuruldu. 1866 da kurulan Amateur Athletic clup ilk atletizm şampiyonalarını düzenledi. Atletizm aynı yıllarda Amerika, Kanada ve yavaş yavaş diğer ülkelere yayıldı.
1896 da Atina’da düzenlenen modern olimpiyat oyunlarının ilkinde atletizm de yer aldı. Bayan atletler 1928 yılında Amsterdam Olimpiyatlarından itibaren yarışlara kabul edildiler. Atletizm , olimpiyat oyunlarının en yaygın spor dalı ve ağırlık noktasını temsil etmektedir. Günümüzde bütün dünyada uygulanan atletizm kuralları 1912 de Stockholm’de kurulan ve 150 den fazla ülkenin üye olduğu INTERNATIONAL ATHLETIC FEDERATION – IAAF- tarafından saptanmıştır.

Atletizm ansiklopedisi

Düzenli sporların en eskisi olan atletizmin temel dalları olan koşma, atma ve atlama ilk beslenme yolu olan avcılığın önemli birer parçalarıydı. Ama atletizmi ilk yarışma konusu yapanlar İrlandalılar ve Yunanlılardır. Eski İngiliz ve İrlanda eserlerinde İrlanda'daki atletik yarışmaların yer aldığı Tailteann Oyunları'nın Milat'tan 2000 yıl öncesine kadar gittiğini yazmakta. Eski Yunan'da da atletizm aynı devirlere rastlar. Homeros İlyadası'nda cenaze törenleri sırasında düzenlenen atletizm yarışmalarından söz edilmekte.MÖ. 776 yılında başlayan ve MS. 392 yılına kadar süren eski Olimpiyat Oyunları içinde de atletizmin özel bir yeri vardı. Bu oyunlar sırasında; koşu, uzun atlama, disk atma ve cirit atma dalları güreşle birleştirilerek, antik pentatlon oluşturulmuştu. Olimpiyat Oyunları'nın askıya alındığı, 4. yy ile 12. yy arasında atletizm konusunda hiçbir kayıda rastlanmıyor. 12. yy ile 16. yy arasındaki dönemde zamanın temel askeri etkinliği olan okçuluğa ters düştüğü için diğer sporlarla birlikte atletizm, krallar tarafından sürekli yasaklanmıştı.17. yy'da soylular, uşaklar ve askerler arasında sonuçları üzerinde iddiaya girilen yürüyüş yarışları düzenlenmeye başlandı. Bunu 18. yy'da hız ve uzun mesafe koşuları izledi. Düzenli yarışlar ilk kez 1825'te Londra'da yapıldı. Modern anlamdaki atletizmin başlangıcı, İngiltere'de ilk resmi yarışmaların yapıldığı 1840 yılı kabul edilir. 1861'de ilk atletizm kulübü İngiltere'de, "Mincino Lane Athletic Club" ismiyle kuruldu ve 1866'da da ilk şampiyona düzenlendi.1877'de de İngiltere ve İrlanda atletleri ilk uluslar arası karşılaşmayı yaptılar. Buna 1895'te New York Atletizm Kulübüyle Londra Atletizm Kulübü arasında düzenlenen karşılaşma izledi. Bu yıllardan başlayarak atletizm ABD, Kanada, Avustralya ve Avrupa'da yayılmaya başladı. Günümüzde tüm dünyada uygulanan atletizm kuralları, 1912'de Stockholm'de 5. Olimpiyat Oyunları yapıldıktan sonra kurulan ve bugün 181'den fazla ülkenin üye olduğu (İnternational Ameteur Athletic Federation) Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu (IAAF) tarafından saptandı. Merkezi Londra'da olan IAAF'nin kuruluşu 1913'te tamamlandı. Birleşmiş Milletler'in de ilk genel sekreteri olan Norveçli atlet Trygve Lie bu kuruluşun ilk genel sekreterliğine getirildi.1917'de Fransa'da kurulan bir ulusal örgütle bayanlar da atletizm yarışmalarına katılmaya başladılar. Katılımın artması nedeniyle 1921'de de Bayan Spor Federasyonu (FSFI) kuruldu. 1928 Oyunları, IAAF ve FSFI'nın ortak gözetimi altında beş dalda yapıldı, ancak 1936'da IAAF'in, bayan atletizm yarışmalarını da müsabakalara katmasıyla FSFI feshedildi. Bu tarihten sonra bayanların yarıştıkları dallar giderek arttı.1939'dan itibaren kapalı salon yarışmaları Avrupa'da yaygınlaşmaya başladı, 1960'larda pistler sentetik maddelerle kaplanarak tartan pistler yaygınlaştı. Atletizm, 1896'dan beri olimpiyatların en temel spor dallarından biridir. Resmen tanınan ilk Dünya Kupası 1977'de, ilk Dünya Atletizm Şampiyonası 1983'te yapıldı. Olimpiyatlarda bayanlar arası yarışmalar düzenli olarak 1967'de düzenlenmeye başlandı.Olimpiyat Oyunları'nın dışında kalan uluslar arası yarışmalara katılacak atletlerin saptanması konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıklar, 1979'da Atletizm Kongresi'nin (TAC) kurulmasına yol açtı. Özünde sporda, dürüstlük esas alınmasına rağmen, zamanla profesyonel bir kimlik kazanan atletizmde gün geçtikçe spor dışı zorlamalar görüldü.Örneğin: 1988 Olimpiyat Oyunları 100 m birincisi, 100 m ve 60 m dünya rekorları sahibi Kanadalı Ben Johnson, doping yapmaktan suçlu bulundu ve rekorları iptal edildi. Bunun üzerine ABD ve Sovyetler Birliği uluslar arası alanda sporcuların ilaç kullanımını denetlemek için harekete geçtiler ve rekortmen atletlere rasgele doping testi uygulamayı kararlaştırdılar. 1990'da atletizm yetkililerinin gündemine dopingin yanı sıra gizli profesyonellik de girdi.

Atletizm branşları

KoşularAtletizmin bir dalı olan koşular, önceden belirlenmiş çeşitli mesafelerde koşularak rakiplere ve zamana karşı yapılan mücadeleyi ifade eder. Tüm zamanların en eski ve en çok ilgi gören spor dallarından biridir. Pist yarışları ve yol yarışları olarak iki ana dala ayrılır. Pist yarışmalarında belirli bir mesafede en hızlı koşmak esastır. Tüm koşular “kronometre” denilen zaman ölçüsü ile ölçülür. Yarışmalar özel atletizm stadyumlarında yapılır. Stadyumun çevresinde kulvarlara ayrılmış elips biçiminde koşu pisti vardır. Ortadaki çim alan ise atma ve atlama yarışmalarına ayrılmıştır. Bütün yarışmaların oyun alanları stadyum üzerinde aynı anda bulunur ve aynı anda birkaç yarışma birden yapılır. Bununla birlikte yarışmalar açık havada ya da salonlarda düzenlenebilir. Salon müsabakalarında atma yarışmaları yapılmaz ya da değişik uygulama ve yöntemlerle yapılır. Fakat resmi dünya rekorlarının mutlaka açık havada kırılması, 100 m. düz ve 110 m. engelli yarışlarında ise arkadan esen rüzgarın hızının saniyede 2 m.’yi geçmemesi gerekir. Pist yarışları 6 bölümden oluşur:a) Sürat b) Orta Mesafe c) Uzun Mesafe d) Bayrak Koşuları e) Engelli Koşuları f) Hendek Yol yarışları 4 bölümden oluşur: a) Maraton b) Yürüyüşc) Kır d) Sokak (Yol) KoşularıBu iki ana dal dışında bir de birleşik yarışlar vardır. Bu iki bölümden oluşur:a) Dekatlonb) HeptatlonPİST YARIŞLARIPist yarışları, genellikle 400 m.'lik elips biçimli pistlerde yapılır. Yarışmalar 6 bölümden oluşur:a) Sürat Koşuları: Pist ve alan sporlarında; kısa mesafe atletlerinin bütün güçleriyle koşmasına dayanan, en süratli olanı belirleyen yarışlardır. Bir diğer ismi de kısa mesafe koşularıdır. Bu tür yarışmalarda koşucunun sürati ve dayanıklılığı yanında, temposunu değerlendirmesi de büyük önem taşır. Virajlı yarışların başlangıç çizgileri, tüm atletlerin aynı uzunluğu koşmalarını sağlamak için kademeli ve eğri olarak çizilmiştir. İç kulvarlardaki yarışmacılar yarışa daha gerilerden başlarlar. Sürat koşularının tümünde, oyun alanı olarak 400 m. uzunluğundaki standart pist kullanılır. Bu pistlerin hepsinde “tartan" denilen sentetik bir bileşik olan yapay zemin vardır. Pistin bitiş çizgisi tüm yarışlar için aynıdır. Pist üzerinde 8 kulvar işaretlenerek, yarışmacıların birbirinden ayrılmaları sağlanmıştır. Sürat koşularının tümünde her koşucu, parkurunu kendi kulvarında koşarak tamamlar. Sürat koşucuları yarıştan önce ısınmalı, adalelerini gevşetici hareketler yapmalıdırlar. Sürat koşularında atletler çıkış takozları kullanırlar. Bu çıkış takozları, başlangıç çizgisinin hemen arkasına vidalanan, yarışmacının ayaklarını basarak ilk hızını almasını sağlayan genellikle metal bir alettir. Ayakların konduğu düz kısımlar, atletlerin tercihine göre ayarlanabilir. Bu çıkış takozları ile çömelmiş durumda çıkış yapmaya 1894'ten sonra başlanmış olup, ilk kez 1930'da resmi yarışmalarda kullanılmıştır. Çıkış takozlarına, önemli yarışlarda yanlış çıkışları otomatik olarak saptayan elektronik bir mekanizma eklenir. Çıkış sırasında yarışmacının soğukkanlı ve hırslı olması çok önemlidir. Sürat koşularında atletler, ıslanma ile şeffaflaşmayan atlet ve şortlar giyerler. Numaralar kolayca görülebilecek büyüklükte sırta ve göğüse tutturulur. Çorapların pamuklu, beyaz ve dikişsiz olması gerekir. Yarışmalarda çivili özel spor ayakkabıları kullanılır. Bu ayakkabılar yarışma çeşidi ve atletlerin tercihine göre farklılık gösterebilir. Ama çiviler 2.5 cm. uzunluğunu geçemez. Sentetik pistlerle birlikte metal çivilerin yerini lastik çiviler almıştır. Bu çiviler koşu sırasında yere batarak ayağın geri kaymasını önler. 100 m.'den 800 m.'ye kadar olan yarışlarda koşucular yarışa, çömelmiş durumda bir ayak geride, öteki ayak çıkış çizgisinin hemen arkasında, el parmakları da yere değecek biçimde yerleşerek başlarlar. Çıkış hakemi 800 m.'ye kadar olan koşularda (800 m. dahil) "yerlerinize" ve "dikkat" komutlarını, daha uzun koşular için "yerlerinize" komutunu verir. Bütün atletlerin "dikkat" durumunda iki ayağı da piste değmeli ve hareketsiz beklemeleri gerekir. Yarışmalar bir tabanca veya benzeri bir aletin havaya ateşlenmesi ile başlar. Yarışmacılardan birisinin hatalı çıkış yapması durumunda çıkış tekrarlanır. İki kez hatalı çıkış yapan atlet diskalifiye edilir. Pist yarışmalarında diskalifiye olan atlet, pisti hemen terk etmelidir. Hatalı çıkıştan sonra yarışmacılar, tabancanın yeniden ateşlenmesi ile geri çağrılır. Sürat koşuları, yukarıda da belirtildiği üzere çökmüş vaziyette çıkış hareketiyle başlar. Fuleye geçmek için atılan toplanış adımlarıyla sürer. Bunu mesafenin 15-20 m.'si ile son 5 m.'si arasındaki fule adımları izler. Yarış ipinin göğüslenmesi ile koşu tamamlanır. Bitişte ipi göğüslemek veya finiş çizgisini geçmek, ya atletin ellerini başının üstüne kaldırması ya da elleri ile fırlatarak seride omuz ile dokunmak şeklinde olur. Yarışmalarda dereceler elektronik kronometre ile saptanır. Bu kronometreler, yarışmayı başlatan tabancaya bağlanmıştır ve ateşleme ile kendiliğinden otomatik olarak çalışmaya başlar. Ayrıca ipi göğüsleyen atlet, saniyenin yüzde birini saptayabilen "Foto Finiş" aletiyle tespit edilir. Zaman, silahın ateşlenmesinden, atletin gövdesinin bitişe vardığı ana kadar geçen süre ölçülerek bulunur. Beraberlik durumunda, ikinci tur her iki atletin katılmasına engel ise iki atlet yeniden yarışır. Bu durum dışında bütün beraberlikler olduğu gibi kalır. Sürat koşuları mesafelerine göre üç ana yarıştan oluşur: 1- 100 m. 2- 200 m. 3- 400 m. Koşusu
- 100 m. Koşusu: Sürat koşularının en kısası olup, tüm kuvvetin bir hamlede harcanmasını gerektirir. 100 m. koşuları ana tribün önündeki virajsız düz parkurda koşulur. Her atlet kura ile belirlenen kendi kulvarında yarışır. İnsan hayatında önem taşıyan salise farkları 100 m. koşularında çok önemli rol oynar. 1912'lerde 100 m. dünya rekoru 10.6 saniye iken 1968'de Jim Hines 9.9'a, 1991 yılında ABD'li atlet Carl Lewis 9.86'ya, 1994 yılında ise Leroy Burrell 9.85 saniyeye indirmeyi başardılar. 100 m. yarışlarında en yüksek hız, erkeklerde 45 km / saat, bayanlarda 40 km / saat olup bu hızlara ancak 40 m.'den sonra ulaşılabilir. Atlet, ellerini çıkış çizgisinin arkasına koyarak kolları düz, kafası belkemiği ile paralel durumda, arka ayak çıkış takozunda iken, tabancanın ateşlenmesiyle ileri fırlar. Birinci adım 75 cm.’i geçmez. İlk 10 m. kısa ve seri adımlardan oluşur. 100 m. koşucusu azami fırlayış, sürat ve adım uzunluğunu sağlayabilmek için ayak uçlarıyla koşmalı ve ayaklarını yukarıya fazla kaldırmamalıdır. 100 m.’de, birincisi çıkarken, ikincisi toplanışla fule arasında, üçüncüsü de son 15-20 m.’de olmak üzere üç kez nefes alıp verilir. Atletlerin bitiş çizgisini geçmeleriyle yarış tamamlanır. Tüm sürat yarışlarındaki yarış kuralları, 100 m. koşularında da uygulanır. 2- 200 m. Koşusu: 200 m. koşusu, 100 m.'nin devamıdır. Ancak 200 m. atletleri ile 100 m. atletleri arasındaki en önemli fark, nefes kapasiteleridir. 200 m.'ci, başlangıçta 20 m.'de bir nefes alır, sonlara doğru nefes alışı daha sıklaşır. Ayrıca 200 m.'ciler, 100 m'cilerden daha yumuşak bir koşu tarzına gereksinim duyarlar. Bir de daha dayanıklı ve inatçı olmaları gereklidir. 200 m. koşuları virajlı parkurda yapılır, yarış kuralları diğer sürat koşularında olduğu gibidir. Her 200 m.'ci 100 m. koşabilir, ama 200 m. koşamayan 100 m. atleti çoktur. 3- 400 m. Koşusu: Bu koşuya sürat koşusu veya sprint (fırlayış) denilebilir. Bu koşular ilk kez 440 yarda olarak 20. yy. başlarında düzenlendi. 400 m., güçlü bir vücudun bile ancak teknikle koşabileceği bir mesafedir. Sürat koşucuları ve yarı mukavemet koşucuları, 400 m.'yi başarıyla koşarlar. En iyi 400 m. sonuçları, normal-ritmik bir şekilde nefes alındığı ve her 100 m.’nin birbirine denk hızla koşulduğu zaman alınır. 400 m. koşuları virajlı pistlerde yapılır ve bu yarışlarda ilk çıkış çok önemlidir. Yarış kuralları ve kullanılan malzemeler diğer sürat koşularında olduğu gibidir. b) Orta Mesafe Koşuları: Orta mesafe koşuları, kısa mesafe koşuları ile uzun mesafe koşuları arasında sürat ve güç öğelerinin her ikisine de gereksinim duyulan yarışlardır. Günümüzde büyük bir gelişme gösteren ve baştan sona süratle koşulmaya başlayan orta mesafe koşularının bir diğer adı da "Uzun Sürat Koşuları"dır. Sürat koşularından farklılığı, son anda hızlanmaya olanak verecek bir tempoyla koşulmasıdır. 20. yy. başlarına kadar yarım mil ve bir mil koşuları düzenlenirdi. Ülkemizin başarılı orta mesafe atletleri olarak 800 m.'de Ekrem Koçak, Muharrem Dalkılıç'ı, 1500 m.'de ise Mehmet Tümkan'ı sayabiliriz. Dünyada en ünlü orta mesafe koşucuları ise Finli atletler Paavo Nurmi ve Lasse Viren, Çek Zatopek ve İngiliz Sebastian Coe'dur. Orta mesafe koşuları, pist üzerinde saat yönünün tersine koşulur. Her tur sonunda vakit belirtilir. Son tura girerken ya kampana çalınır ya da havaya ateş edilir. Orta mesafe koşuları mesafelerine göre ikiye ayrılır: 1- 800 m. 2- 1500 m. koşusu1- 800 m. Koşusu: Büyük bir efor ve sürat harcanılan 800 m. koşuları, hafif atletizm sınıfı bir koşudur. İyi bir 800 m. koşucusu dayanıklı, süratli ve çok zeki olmalıdır. Çömelerek yapılan bir çıkıştan sonra, ilk 50-60 metreyi büyük bir süratle geçmek ve ilk virajı iyi almak çok önemlidir. Çok yorucu olan bu yarışta atletin adımları uzun, serbest ve yumuşak olmalı ve devamlı rakiplerini kontrol etmelidir. Koşucu ağzından ve burnundan nefes alabilir. Yarış taktiklerini ve süratinin derecesini bilmesinde büyük bir yarar vardır. Yarışmalarda eğer önde değilse, önde koşan koşucuya göre temposunu ayarlamalı, rüzgarı hesaba katmalı, son virajda atağa kalkmalıdır. 2- 1500 m. Koşusu: Bu koşu kuvvetli, dayanıklı ve süratleneceği yeri iyi bilen atletlerin başarabileceği koşudur. 1500 m. koşucularının kendi vücudu ahenkli ve uyumlu olmalı, ayakların tabanı ile basarak koşmalı, nefes alma ritmi düzgün olmalıdır. Bilinen temposunu değiştirmeden korumalı, son 100-300 m.'de süratlenmelidir. c) Uzun Mesafe Koşuları: Uzun mesafe koşuları, finişte atağa kalkmanın orta mesafede olduğu kadar önem taşımadığı, her şeyin tempoya bağlı olduğu son derece sağlam bir yapı isteyen koşulardır. Uzun mesafe koşularında da stil ve nefes çok önemlidir. 2 m.'de bir nefes alınıp verilir. Adımlar kısa ama daha serbest olup, ayaklar yere tabanla basar. Adımlar makineleşmiş bir tempoyla atıldığı için, bir diğer adı da "Araba Koşusu"dur. Dünyada en ünlü uzun mesafe koşucusu, Finli Atlet Paavo Nurmi'dir. Nurmi, mesafeye göre "devamlı bir tempo" ile adım atmanın faydasına inanır ve koşu mesafesini turlara bölerek, her turu belirli bir zamanda geçmeyi hedeflerdi. Bu "tempo" sistemiyle 1923'te Stokholm'de 4 dk. 10 sn. ile dünya rekoru kırdı. Uzun mesafe koşan diğer ünlü atletler olarak Avustralyalı Ron Clarke, Etiyopyalı aynı zamanda maratoncu Abebe Bikila ve Doğu Alman Waldener Ciepinski'yi sayabiliriz. Uzun mesafe koşuları mesafelerine göre üçe ayrılır: 1- 3000 m. 2- 5000 m. 3- 10000 m. Koşusu1- 3000 m. Koşusu: Pistin 400 m. uzunluğundaki bölümünün 7.5 tur olarak koşulduğu uzun mesafe koşusudur. Bu koşu 1982 yılına kadar bayanların en uzun mesafe koşusu iken, aynı yıl Avrupa Şampiyonası'nda bayanlar maraton da koşmaya başlamıştır. 2- 5000 m. Koşusu: Pist üzerinde yapılan bu koşu, pistte 12.5 tur olarak koşulur. İlk derecesi 1875 yılında Londra'da 17.07 ile yapılmıştır. 3- 10000 m. Koşusu: 400 m.'lik oval pistte 25 tur olarak koşulur. Önde koşan atletin, arkadan gelen atlete 400 m. fark yapmasına "tur bindirme" denir. d) Bayrak Koşuları: Takımların 30 cm. boyundaki tahta veya metal bir sopayı (stafeti), elden ele geçirerek ve sırayla koşarak yaptıkları yarışlardır. Takımlar 4 atletten oluşur. Eski Yunan'da ellerinde bir meşale ile yapılan bayrak koşuları, 1895 yılında ilk kez atletizm yarışmalarında yer almıştır. Günümüzde 4'er kişilik takımlar halinde çeşitli mesafelerde koşulmaktadır. Yalnız Balkan ülkeleri arasında yapılmış ve adı "Balkan Bayrak" olarak kalmıştır. Dörder atlet arasında 800 m., 400 m., 200 m. ve 100 m. koşulan bir türü daha vardır. Ayrıca bir zamanlar yurdumuzda bir hayli yaygın olan "İsveç Bayrak Koşusu" da bir diğer bayrak yarış türüdür. Bunların mesafeleri de 400, 300, 200 ve 100 m.'dir. Toplu koşucular tarafından koşulan bayrak yarışlarında esas olan, koşucunun kendi mesafesini bitirdikten sonra elinde bulunan sopayı yeniden koşacak olan arkadaşına vermesidir. Eğer sopa düşürülürse, düşüren atlet yerden alır. Sopa düz ağaç veya metal bir borudan yapılmış olup, 28 / 30 cm. uzunluğunda, 50 gram ağırlığında ve tek parçadır. Yarışlar, hareketsiz duran yarışmacıların tabanca patlatmasıyla aldıkları startla başlar. Takımlardaki dört atletin her biri yarışmanın bir bölümünde koşar, koşu sırasında elde bir sopa taşınır. Sopa değişimi 20 m.'lik bir bölgede yapılır. 1964 yılında yapılan bir kural değişikliği ile; kısa mesafe bayrak yarışlarında koşucunun sopayı almak için bayrak değiştirme bölgesinin 10 m. gerisinden koşmaya başlamasına izin verildi. Ancak "çubuk değiştirmek bölgesinde" el değiştirmelidir. Bu değişim; dıştan değişim ve karma değişim diye iki şekilde olur. Dışta değişimde koşucu, çubuğu sol elinden arkadaşının sağ eline verir. Karma değişimde ise hem sağ hem sol el ile stafet değiştirilebilir. Bayrak fırlatılarak değiştirilemez. Seçmelerden sonra takımdaki oyuncu değişikliği ancak Bayrak koşuları erkekler ve bayanlar için ikiye ayrılır. 1- 4x100 m. Bayrak Yarışları: Erkekler ve bayanlar arası yapılan Olimpik Atletizm Yarışmaları'dır. 4x100 m. bayrak yarışları baştan sona kulvarlarda koşulur. Çıkış yapan atlet bayrağı sağ eliyle taşır. Bayrak bir turda her 100 m. sonunda olmak üzere, üç kez el değiştirir. Her kulvarda, 20 m.'lik bayrak değiştirme bölgeleri işaretlenerek değişikliklerin buralarda yapılması sağlanır. Buna uymayan takımlar diskalifiye edilir. Hiçbir atlet yarışmada bir bölümden fazla koşamaz. 2- 4x400 m. Bayraklar Yarışları: Bu bayrak yarışı da 4x100 m. gibi erkekler ve bayanlar arası yapılan Olimpik Atletizm Yarışmaları'dır. 4x400 m. bayrak yarışında ikinci yarışmacıdan itibaren takımlar, verilmiş olan handikaba göre 400 ya da 500 m. sonunda iç kulvara geçebilirler. Yarışın kulvarda koşulmayan bölümlerinde atletler, bayrak değiştirmek için kendi kulvarlarına dönmelidirler. Atlet bayrağı verdikten sonra, hemen kulvarı terk etmeli ve arkadaki takımın atletine engel olmamalıdır. Her hangi bir takım, kasıtlı veya kasıtsız engelleme yaparsa veya bayrak değiştirirken yardımlaşırsa takım halinde diskalifiye olur. e) Engelli Koşular: Eşit aralıklarla yerleştirilmiş engelleri aşarak, koşmaya dayanan hafif atletizm sınıfından pist ve alan sporudur. Engelli koşu 19. yy.'da İngiltere'de ortaya çıkmıştır. 1920'lerde bayanlar da bu sporu yapmaya başlamıştır. 1935'te ağır ve ters çevrilmiş T biçimindeki engel yerine, L biçimindeki engellerin kullanılmaya başlaması, engelli koşuların en önemli gelişmesi sayılır. Engelli koşularda başarı tekniğe dayanır. Engel tekniğini öğrenebilmek uzun bir çalışma, sabır ve dikkat ister. Bu da engelli koşularda az atlet yetişmesine neden olmaktadır. Engellerin kavisli ve L biçiminde olup, L'nin alt kenarı koşucuya doğru bakar. Bu tür engeller devrildikten sonra atletin ayağına takılmaz. Engeller üst kenarından merkezine 3.5-4 kg.'lık bir güç uygulandığında devrilecek biçimde yapılmıştır. Engellerin yüksekliği yarışmalara göre değişir. Her atlet kendi kulvarında koşar. Her kulvarda on engel vardır. Günümüzde engelli koşu atletleri, iki engel arasında hız koşusu tekniğinden yararlanırlar. Atlet, engellerin tam üzerinden geçmelidirler. Engeli aşarken çift kolla ileri doğru hamle yaparken iyice öne doğru eğilir, ardından da bacaklarını, hızını kesmeden yarışmaya devam etmesini sağlayacak bir biçimde de öne uzatır. Engel koşusu sırasında atlet, ayağını veya bacağını engelin yanından geçirirse, kendi kulvarından olmayan bir engeli atlarsa, el veya ayağıyla kasıtlı olarak bir engeli devirirse diskalifiye olur. Ancak kasıtlı olmamak kaydıyla engel devirmenin cezası yoktur. Uluslararası Amatör Federasyonu (IAAF)'nin kararına göre engelli yarış mesafeleri dörde ayrılır. Buna göre: 1- 100 m. Engelli Bayanlar2- 110 m. Engelli Erkekler3- 200 m. Engelli Erkekler4- 400 m. Engelli Erkekler1- 100 m Engelli Bayanlar: 1966 yılında IAAF tarafından kabul edilen, her biri 84 cm. yüksekliğinde on engelin yer aldığı tamamen teknik bir koşudur. İlk engele kadar olan mesafe 13 m., engeller arası 8.5 m.'dir. Son engel ile bitiş çizgisi arası 10.5 m.'dir. Her yarışmacının ayrı bir kulvarda koştuğu bu yarış, 1972 Olimpiyat Oyunları'nda 80 m yarışının yerini almıştır. 2- 110 m Engelli Erkekler: Olimpiyat yarışmalarına dahil olan erkekler arası bir koşu olup, engellerin üzerinden düzgün bir hızla ve ahenkle geçmeyi gerektirir. 110 m. engellide günümüzün en büyük ismi Birleşik Amerikalı Greg Foster'dır. 1983-1987'den sonra 1991'deki Tokyo Dünya Şampiyonası'nda elde ettiği 13.06'lık rekorla en büyük olduğunu kanıtladı. Bu yarışmalarda her biri 106.7 cm. yüksekliğinde on engel vardır. İlk engele kadar olan mesafe 13.72 m.'dir. Engeller arası mesafe 9.14 m.'dir. Son engelle bitiş arası 14.2 m.'dir. İlk engele 7-8 adımla gelinir. Engel aralarının iniş - çıkış hariç, üç adımda geçilmesi yarışmacı için avantajlı bir durumdur. 3- 200 m Engelli Erkekler: Olimpiyat yarışmalarına dahil olmayan bir koşudur. On engelin her biri 76.2 cm. yüksekliğinde olup, 18.29 m. arayla yerleştirilmiştir. Çıkış yeri ile ilk engel arasındaki mesafe 18.29 m. olup son engel ile bitiş çizgisi arası 17.10 m.'dir. 4- 400 m Engelli Erkekler: Olimpik bir yarıştır. Bu yarışta vücut daha az yatırılır. 110 m. engelliye göre daha az süratli bir yarıştır. 400 m. engelli koşuda atlet, atletik yeteneklerini daha çok ortaya koyar. Ritm ve fulelerin uzunluğu son derece önemli olup, ilk engele 21-22 fule ile vararak, diğer engel aralarını 13-17 fulede aşmak, en ideal olanıdır. Atlet, engel aralarında kaç adım atacağını önceden tespit etmelidir. Bu koşularda engel yüksekliği 91.4 cm. olup, 35 m. arayla on engel yerleştirilmiştir. İlk engele kadar olan mesafe 45 m., son engel ile bitiş çizgisi arası 40 m.'dir. Atlet kendi kulvarında yarışır. Ayrıca 1976 yılından beri erkek atletlerin yanısıra bayanlar arasındaki yarışmalarda engellerin yüksekliği 76.2 cm. olup, diğer ölçüler erkekler arası koşularda olduğu gibidir. 400 m engelli, 400 m. düz yarışlarına göre daha kolay izlenir. Bütün kulvarlarda her engel, başlangıç çizgisinden eşit uzaklıktadır. Aynı sıra numaralı engeli ilk aşan atlet önde gidiyor demektir. f) Engelli / Hendekli: Olimpik hendekli koşusu 3000 metre koşulan ve erkekler arasında yapılan bir yarışmadır. Hendek yarışının parkurunda 28'i kuru, 7'si sulu 35 engel bulunur. Yarışmacılar engellerin üzerine basıp geçebilirler ya da atlayabilirler. Engellerin arası ortalama 78 m. olup, yüksekliği 91.1-91.7 cm., genişliği 3.66 m., ağırlıkları ise 80-100 kg.'dır. Çarpıldıklarında yıkılmayacak biçimde olup, en içteki üç kulvara yerleştirilmişlerdir. Her iki uçlarında 120-140 cm. arası tabanlar vardır. Başlangıç noktasından itibaren 270 m.'ye kadar hendek yoktur. Her turda 5 engel bulunur. Bunlardan dördü kuru, biri suludur. Su hendeğinin genişliği ve uzunluğu 3.66 m., engele en yakın su derinliği ise 70/75 cm.'dir. Yarışmacılar su engelini aşarken engelin üstüne basabilir. Su hendeğinin önündeki engel, kımıldamayacak biçimde hendeğe yerleştirilmelidir. Bir hendek koşucusu; engelin yanından geçerse, su engelinin üzerinden veya içinden geçmezse, ayağını veya bacağını engelin yanından geçirirse diskalifiye olur.YOL YARIŞLARIa) Maraton: Atletizmde en uzun mesafeli (42.195 m.), sert tabanlı yollarda gidiş dönüş olarak yapılan mukavemet koşusudur. Adını eski Yunanistan'daki Marathon Savaşı'ndan aldı. İlk kez 1896'da düzenlenen Atina Olimpiyat Oyunları'nda koşuldu, 1924 yılında 42.195 m. olması benimsendi. Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu 1992 yılından itibaren 21.100 m.'de Yarı Maraton Dünya Şampiyonası düzenlemeye başladı. Maraton parkurları aynı nitelikte olmadığı için dünya rekoru kaydı tutulmaz. Sadece en iyi derece vardır. Türkiye'de maraton, ilk kez 1937'de resmi yarışmalarda yer aldı. 1970'lerde bayanlar da resmen yarışmalarda yer almaya başladı. Uluslararası popüler yarışma olarak Boston Maratonu, Türkiye'de ise 1979'dan beri yapılmakta olan Asya-Avrupa Maratonu gösterilebilir. Maraton koşularında yalnız bacaklar kollar değil, karın kasları dahil vücudun bütün kasları hareket eder. Maraton koşularında çıkış ve bitişler genellikle stadyum içinde olursa da bu şart değildir. Ana yollar üzerinde koşulan bu yarışmalarda trafik ekipleri de görev alır. Yarışma öncesi her atletin sağlık kontrolünden geçmesi ve koşar raporu alması zorunludur. Mesafeler kilometre ve mil olarak yol boyunca gösterilir. Her 5 km.’ye yerleştirilen resmi yiyecek - içecek merkezlerinde atletlerin istedikleri yiyecekler ve içecekler bulundurulur. Bir maraton koşucusu koşu sırasında 3000 kilo kalori kadar enerji harcar. Eski yıllarda atletler, yiyeceğe fazla önem vermelerine rağmen son zamanlarda sadece suyla ağızlarını çalkalayıp yüzlerini ve başlarını ıslatmakla yetinmektedirler. Yollar üzerinde yapılan yarışmalarda parkur, koşu çizgisi boyunca ölçülür. 50 m.'den fazla fark kabul edilmez. b) Yürüyüş: Bir spor dalı olarak yürüyüş, adımların zeminle temasını kaybetmeden hızla ilerlemeye dayanan, Olimpiyat Oyunları'nda yer alan, hafif atletizm dalında bir spordur. Yürümek ile yürüyüşü birbirine karıştırmamak gerekir. Yürüyüş başlı başına bir spor olup, kuralları, tekniği ve taktiği olan, karın adelelerinin yardımıyla ayaklar ve bacaklarla yapılan, kollarla dengelendirilen bir ilerleme hareketidir. Yürüyüş sporu ilk kez 1867 yılında İngiltere'de yapılmış, 1908 yılında 16.090 m. olan mesafe daha sonra 10 km.'ye inmiştir. 1948 yılında ise pistte 10 km., yolda 50 km. olarak belirlenmiştir. 1956 yılından itibaren de yarışmalar bu mesafede yapılmaktadır. Türkiye'de 1940 yılında Robert Koleji'nde yapılan atletizm yarışmalarında, 1500 m yürüyüş yarışması yer almasına rağmen, ilk resmi yarışmalar 1952 yılında İstanbul'da yapılmaya başladı. İlk yürüyüş yarışması 10 km. üzerinden Fenerbahçe Stadı'nda yapıldı. Bu yarışmalarda yer alan ilk Türk atletleri Selahattin Yıldız, Vartan Avukyan ve Isak Franco'dur. Gerek pistte ve gerekse yollarda yapılan yürüyüş sporunda ayaklar, zeminle temasını kaybetmemeli, öne doğru atılan ayak topuğu, diğer ayak yerden kalkmadan yere temas etmelidir. Önce zemine ayak topuğu, sonra taban, sonra da ayak değer. Bu da ayakların kalçadan haraket ettirilemsi ile mümkün olur. Yürüyüş sporu yapanların giydikleri ayakkabılar, zorlanmaya dayanıklı ve hafif olmalıdır. Ayakkabı bantlarının mafsalları koruyacak şekilde ve ökçeye doğru kama şeklinde bir artımı vardır. Taban kalınlığı 13 mm.'yi geçemez. Topuk ise tabandan 13 mm. daha yüksek olabilir. Yürüyüşçüler genellikle beyaz güneş şapkaları ve güneş ışınlarını yansıtan açık giysiler kullanırlar. Kalın çorap giyerler. Yürüyüş yapanların bacak ve baldır kasları çok gelişir. Bu spor kan dolaşımını hızlandırır, adaleleri geliştirip iç organların çalışmasını düzene sokar. Yürüyüş yarışmalarında da koşularda olduğu gibi adım uzunluğu ve saniyedeki adım sayısı çok önemlidir. Diğer önemli noktalar; ayakların düz bir hat üzerinde hareket etmesi bacakların temposudur. Yürüyüşte iki stil vardır. Birincisi Avrupa Stili olup, atletler çok kuvvetli kol hareketi içeren bir stil uygular. İkincisi de Meksika Stili olup, atlet baş, omuz ve gövdesini sallayarak yürür. Yollar üzerinde yapılan yürüyüş yarışmalarında yarışmacıların güvenliği sağlanmalıdır. Yarışmalarda 5 km. aralıklarla içecek istasyonları bulunur. Organizatör ya da atletlerin kendi sağladıkları bu içecek- yiyecekler, atletlerin kolayca bulabileceği ve ellerine verilecek biçimde yerleştirilir. 20 km.'den sonra yalnız su sağlayan istasyonlar vardır. Yürüyüş yarışları hem pistte hem de yolda yapılabilir. Olimpiyat Oyunları'nda yer alan yürüyüş yarışmaları 20 ile 50 km. üzerinden yapılır. 50 km. olan yarış, maratondan 8 km. daha uzun olup, en uzun mesafe yarışıdır. Bayanlar 10 km. üzerinden yürüyüş yarışmalarına katılırlar. Dünya Kupası için IAAF'ın belirlediği yürüyüş yarışması, erkekler için "Lugono Kupası" ve bayanlar için "Lochboin Kupası"dır.Yarışmalarda yarışmacının yürüyüş biçimini, yarışın herhangi bir anında kurallara uyup uymadığını kontrol etmekle görevli, her atlet için birisi lider olmak üzere üçer hakem bulunur. c) Kır Koşuşu: Kırsal alanlarda inişli-çıkışlı toprak üzerinde yapılan uzun mesafe koşusudur. Kros olarak da bilinir. İlk uluslar arası yarışma Fransa ile İngiltere arasında 1898'de yapılmıştır. 1903 yılında İngiltere, İrlanda ve İskoçya'nın katılımı ile başlayan şampiyonaya daha sonra diğer ülkeler de katılmıştır. 1924 yılında yaz yarışmalarına uygun olmadığı için Olimpiyat Oyunları'ndan çıkarılmıştır. 1962 yılında IAAF, uluslararası kuralları yeniden belirlemiş, 1967'’de ilk kez bayanlar arası kır koşusu düzenlenmiştir. ABD'den erkeklerde Pat Porter, ard arda 8 kez kazanarak, kır koşusunda ulaşılması güç bir rekor sahibi olmuştur. IAAF'nın belirlediği uluslar arası yarışmanın standart mesafesi, erkekler için 12 km.'dir. Kır koşusu, belli bir pistten düzenlenmediği için dünya rekoru tutulmaz. Bu koşuya katılacaklar sıkı bir sağlık kontrolünden geçirilmeli, kalp ve ciğerlerinin sağlam olmasına özellikle dikkat edilmelidir. Kır koşusu, bir kış sporu olup, her türlü hava koşullarına katlanan atletlerin, azim ve iradeleri ölçülür ve atlerler yaz oyunları için hazırlanma fırsatı bulurlar. Atleler yün şapka ve eldiven kullanıp, her zemine uyum sağlayan "waffle" tipi sentetik tabanlı ayakkabılar giyerler. Kır koşuları, bireysel yarışlar ve takım yarışları biçiminde yapılır. Takım koşularında her takım 6-9 atletten oluşur. Bu takım yarışlarında kaç sporcunun puanlarının değerlendireceği önceden belirlenir. Belirlenen sayıda en az kötü puanı alan takım, yarışı kazanır. Kır koşularının bir değişik türü de bayraklı kır koşusudur. Bu yarışlarda bayrak yerine koşucu, koşacak olanın eline dokunur. Kır koşularında koşu yönünün sol tarafından kırmızı, sağ tarafına beyaz flama dizilir. Gerekli noktalarda kontrol için hakem bulundurulur. Yarış sonunda çit veya iple belirlenen ve tüm koşucuların teker teker geçebileceği, huni biçiminde bir finiş tüneli vardır. Tüm yarışmacılar bu tünelden geçerken, hakemler tarafından numaralanarak bitirme dereceleri yazılır. d) Yol Koşusu: Kış koşularının değişik bir türü olup, şehir içindeki ana cadde ve sokaklarda koşulur. Türkiye'de ilk kez 1922 yılında Fatih ile Harbiye arasında koşuldu. Şehir trafiğinin yoğunlaşması bu koşulara olan ilgiyi azaltmasına karşın, Ankara'da yapılan 2000 yılında 65'incisi. düzenlenen "Büyük Atatürk Koşusu", 10 bin 500 m.’lik bir sokak koşusu olarak yapılmaya devam etmektedir. Ayrıca Hürriyet gazetesi tarafından düzenlenen "Dedeler Yarışı" da, 1980 yılından beri bir sokak koşusu olarak sürdürülmektedir. (50-55, 56-60, 61-65 ve 66 ve daha üstü yaş gruplarında). Bir diğer sokak yarışı da Asya - Avrupa Maratonu ile yapılan halk koşusudur.BİRLEŞİK YARIŞLAR: Bir diğer adı da Kombine Yarışlar olan bu yarışlar, koşma, atma ve atlamalardan meydana gelir. MÖ. 8. yy.'dan itibaren atletizm müsabakalarında yer almaya başlamış olup, önceleri beş dalda yapılırken, sonraları İskandinav ülkelerinin öncülüğü ile 10 dalda yapılmaya başlandı. Birleşik yarışlar dekatlon ve heptatlon diye ikiye ayrılır. Günümüzde dekatlon ve heptatlon yarışmaları bir bütün olarak görülmektedir. Atletlerin iki gün süren bu yarışmalara bedensel ve ruhsal yönden çok iyi hazırlanmaları gerekir. Birleşik yarışlar ikiye ayrılır. Buna 1981 yılından beri koşulmayan pentatlonu da bilgi sahibi olmak amacıyla ekleyebiliriz. a) Dekatlon (Onlu yarışma / erkekler) b) Heptatlon (Yedili yarışma / bayanlar) a) Dekatlon (Onlu Yarışma): Sürat, kuvvet, ve beceri isteyen karışık yarışmalardır. İlk kez 1884 yılında Amerika'da uygulandı. 1912 yılında Stockholm Olimpiyat Oyunları ile oyun programına dahil edilmiş ve bundan sonra da giderek önem kazanmaya başladı. Dekatlon, erkekler arasında yapılan on yarışma dalından oluşan birleşik yarışlardır. İki gün süren bu yarışmalarda birinci gün; 100 m., uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama ve 400 m. koşulur. İkinci gün; 110 m. engelli, disk atma, sırıkla atlama, cirit atma ve 1500 m. koşulur. Bir de 5 yarışma dalından oluşan (uzun atlama, cirit atma, 200 m., disk atma ve 1500 m.) ve bir günde yapılan beşli yarışmalar vardır. Atletizmin programında olduğu gibi, hiçbir atletin bu kadar sıkı, yorucu ve uzun süre antreman uygulaması gereken spor dalı yoktur. İyi bir dekatloncu olmak için en az beş yıl yarışmak gerekir. İyi bir dekatloncunun on yarışma dalında da dengeli bir ortalama tutturması; oyun süresince yetenekli, kararlı ve adele yönünden hazır olmasına bağlıdır. Dekatlon atletleri çeşitli koşu, atma ve atlama ayakkabıları, ölçüm tabloları koyabilecek büyüklükte bir çantayı yanlarında taşırlar. Ayrıca yanlarında ısınmak ve dinlenmek için uyku tulumu ve battaniye de bulundurabilirler. Yarışlar listedeki düzene göre yapılır. Herhangi bir yarışa girmeyen bir yarışmacı, yarışı bütünüyle bırakmış sayılıp elenir. Pist yarışlarında da üç hatalı çıkış elenme nedenidir. Her alan yarışında yarışmacının üç hakkı vardır. Yarışmalarda sadece bir tür vakit ölçme aleti kullanıldığında zaman, değerlendirme puan cetvelinde saniyenin 1/100'üne kadar yapılır. IAAF'ın belirlediği tabloya göre puanlama yapılır. Puanlar, atletin koştuğu dereceye, atladığı yüksekliğe, atma ve atlama uzunluğuna göre verilir. En çok puan toplayan atlet yarışmaların birincisi olur. Puanların eşit olması durumundan, branşların çoğunda, en yüksek puanı alan atlet birinci gelir. Eşitlik yine bozulmazsa, bireysel branştaki en yüksek puana bakılır. b) Heptatlon (Yedili Yarışma): Dekatlon gibi sürat, kuvvet ve beceri isteyen, bayanlar arasında yapılan ve yedi daldan oluşan kombine yarışmalardır. Bugüne kadar yarışma sayıları, türleri ve sıraları çeşitli değişikliklere uğradı. 1920'lerde Almanya ve Rusya'da üç ve beş dallı yarışmalarla başladı. 1964 yılında Olimpiyat Oyunları'nda 5'li yarışma pentatlon olarak yer aldı. 1981 yılından itibaren heptatlon, çok yarışmalı dal olarak bugünkü şeklini aldı. Atletizmin en zor branşlarından biri olan heptatlon, yurdumuzda henüz tam anlamıyla yapılamamaktadır. Bu zor sporda atlet olmamasının yanısıra, atletizm salonunun olmaması da önemli bir etkendir. Yedi yarışma dalından oluşan heptatlon yarışmalarında birinci gün; 100 m. engelli, gülle atma, yüksek atlama ve 200 m. koşulur. İkinci gün; uzun atlama, cirit atma ve 800 m. koşuları yapılır. Kurallar ve derece ölçümleri dekatlonda olduğu gibi IAAF tarafından belirlenmiştir. ATMALARAtletizmin bir dalı olan atmalar, mesafeye karşı yapılan bir alan sporudur. Gülle ve cirit düz olarak ileri atılırken, disk ve çekiç atışlarında atlet bir dönüşü takiben atışını tamamlar. Bütün atma yarışmaları bir daire arkasından yapılır. Atışlar, daha önceden işaretlenmiş "sektör" adı verilen alana düşmelidir.Atmalar 4 bölümden oluşur:1- Gülle 2- Cirit 3- Disk 4- Çekiç Atmaa) Gülle Atma: Metalden yapılmış, küre biçimindeki güllenin, erkekler ve bayanlar tarafından omuz hizasından en uzak mesafeye atılmasını içeren, hafif bir atletizm spor dalıdır. Eski Yunanlılar'da ve Olimpiyatlarda gülle yerine 6.5 kg. ağırlığında taş veya metal parçalar ile atış yarışmaları yapıldı. Taş yerine gülle ilk kez İngilizler tarafından kullanıldı. Gülle, 1896'dan itibaren modern Olimpiyat Oyunları'nda yer aldı. Günümüzde gülle atma, yalnız bir el ile ve omuz ürezinden 2.135 m. çapındaki daireden yararlanılarak yapılır. Gülleyi savurarak atmak yerine, adeta iter gibi atmak gerekir. Bu branş dalında başarılı olmak için eskiden iri cüsseli olmak büyük bir avantajdı. Ancak günümüzde, çevik ve kuvvetli olmak, atletik bir yapıya sahip bulunmak ve kurallara uygun beden hareketi çalışmaları ile büyük bir bilek eforu istemektedir. Güllede atma alanı beton olup; etrafında çember bulunmaktadır. Çemberin ön kenarında, atış sırasında atletin içeride kalmasını sağlayan çarpma tahtası bulunur. Çarpma tahtası ağaçtan imal edilir. İçten uzunluğu 1.22 m., genişliği 114 mm. olup üstü beyaza boyanır. Gülle düzgün ve yuvarlak olup, demir, pirinç gibi yumuşak olmayan bir metalden yapılır. İçi kurşun veya benzeri bir madde ile doldurulur. Erkekler için en az 7.257 kg., bayanlar için en az 4 kg. ağırlığındadır. Atış yapılan daire beton olduğundan ayakkabılarda çivi yoktur. Yarışmacı atış hareketine sabit duruşla başlar. Gülle tek elle çeneye yakın tutulmalı, atış süresince bu el başlangıç durumundan aşağıya düşmemelidir. Gülle hiçbir zaman omuz çizgisini geçmemelidir. Süzülüş ile gülle atışına geçilmesi arasındaki hareketler tempolu ve kesintisiz yapılır. Yarışmacı, gülle yere düştükten sonra yarışma alanının çemberin arka yarısından ve ayakta terk eder. Günümüzde gülle atmada güç, teknik ve zihinsel hazırlık gerektiren Amerikalı atlet Porry O’Brien'ın kendi adıyla anılan tekniği kullanılmaktadır. Burada atlet sırtı dönük bir duruşla başlayarak, 180 derece bir dönüş yaparak gülleyi daha uzağa atma olanağını bulmuştur. Dünya rekoru 23 m.'yi aşarken, yurdumuzda dereceler erkeklerde 18.27'de, bayanlarda 16.96'da dır. Yarışmacılar üç atış hakkına sahiptirler. İlk 3 atıştan sonra en iyi sekiz yarışmacı daha sonra 3'er atış daha yaparlar. Atış sırasında yarışmacı çemberden dışarı çıkar, dengesini kaybedip ayak veya elinin biri ile dahi çemberin dışına dokunursa, gülle takozunun üstüne değerse o atış geçerli sayılmaz. Hakem sayısı sabit olmayıp, her zaman değişebilir. Atma uzaklığı güllenin düştüğü ilk yerin izi ile direğin iç köşesine kadar olan doğru mesafesi ölçülerek bulunur. Ölçülen uzunluk en yakın cm.'ye indirgenir. Aynı dereceyi iki atletin yapması durumunda ikinci iyi derecelerine bakılarak, birinci olan atlet bulunur. b) Cirit Atma: Cirit ağaçtan veya metalden yapılan bir mızrağın hız alınarak koşulup, atılmasını içeren hafif bir atletizm spor dalıdır. Antik Çağ'da Yunan Olimpiyatları'nda Pentatlon yarışmalarında oynanmaya başladı. İlk uluslar arası yarışma 1896'da İsveç'te düzenlendi. 1908'de modern Olimpiyat Oyunları'na dahil edildi. Bayanlar cirit yarışlarına 1932'de alındı. Günümüzde en çok İskandinav ülkelerinde oynanmaktadır. Cirit atma yarışmalarında kural, ciritin 25-30 m.'lik bir pistte koşarak, hız alındıktan sonra 29 derecelik açı dilimi içine düşecek biçimde omuz üzerinden atılmasıdır.Branş atletleri; atletik yapılı, çevik, süratli, dengesini korumasını bilen ve omuz mafsallarına hareket yeteneği kazandırmış olmalıdır. Cirit atma öncelikle yetenek ister. Ama hız, teknik, güç ve esneklik çalışmaları yapılmadan başarı imkansızdır. Cirit, metalden ve ağaçtan yapılır ve üç bölümden oluşur. Sivri uçlu metal başlık, (ağırlığı 80 gr., uzunluğu 25-33 cm.) metal ya da tahtadan çubuk ve sicim sarılı tutma bölümü. Sicimin çapı erkeklerde 15-16 mm.'dir. Çubuk olarak adlandırılan ikinci bölüm, tutma bölümünden ara uca doğru daralarak uzar ve incelir. (Erkeklerde 90-110 cm., bayanlarda 80-95 cm.'dir) Ana kesit alındığında her yeri yuvarlaktır. Ciritin uzunluğu erkeklerde 260-270 cm., ağırlığı ise 800 gr.'dır. Bayanlar arası karşılaşmalarda kullanılan cirit ise daha kısa ve hafiftir (uzunluğu 220-230 cm., ağırlığı ise 600 gr.). Cirit, nazik ağaçtan imal edildiği için soğuktan çabuk etkilenir. Kullanılmadığı zamanlarda cirit, özel olarak hazırlanmış cirit masalarında dik olarak bırakılmalıdır. Ciritin hiçbir parçası hareket etmemelidir. Yay ise ay beyaz bir çizgi şeklinde ya da yerle aynı düzeyde toprağa gömülür. Beyaz boyalı metal veya tahtadan yapılır. Atletlerin kullandığı ayakkabıların topuk ve tabanı çivilidir. Tabanda en çok altı, topukta iki çivi vardır. Günümüzde cirit tutma, taşıma ve atma ile ilgili birkaç stil kullanılmaktadır. 1920'lerde hakim olan İsveç tekniği, yerini önce Fin tekniğine, sonra da Sovyet ve Polonyalılar'ın getirdikleri yeni tekniklere bırakarak önemli gelişmeler gösterdi. Cirit sol omuz hizasında sağ elle ortasındaki sicimden tutulur. Bu tutuş, ciritin avuç içine alınması ve kavranması biçiminde olur. Ancak ciritin, hız koşusunun başından sıçrama adımlarının başlangıcına kadar yumuşak ve yere 45 derecelik bir eğimle taşınır. Atletler genellikle 15-20 m. mesafede hız alırlar ve gittikçe artan bir tempo ile koşarlar. Bunu 3-10 m. arası ciriti geriye alıp, atma hazırlığını içeren çapraz koşu izler. Cirit atışı sırasında vücudun sol tarafı sabit bir durumdadır. Atış kolu çok çabuk öne çekilirken el bileği ile silkme hareketi yapılır. Bu hareket ciritin yere saplanmasına yardımcı olur. Atış sırasında sağ bacak atış yönüne doğru bükük bir şekilde konulur. Sol ayak arkaya doğru kaldırılır ve vücudun üst kısmı öne doğru yatırılır. Bunlar atletin, cirit elden çıktığı için bir adım daha atmamasına yani faul yapmamasına yardımcı olur. Ciritin atıldıktan sonra, 29 derecelik açı içine düşmesi zorunludur. Ciritin düşmesi gereken alanı gösteren bu açı çizgilerine "sektör çizgileri" adı verilir. Her yarışmacının üç atış hakkı vardır. En iyi sekiz yarışmacı, daha sonra üçer atış daha yaparlar. Olimpiyat Oyunları gibi bazı uluslarası yarışmalarda da önceden belirlenen baraj derecelerine ulaşamayan aletler finallere katılamazlar. Altı atış hakkında en iyi dereceye ulaşan atlet birinci olur. Beraberlik halinde yarışmacıların ikinci en iyi derecelerine bakılır. Kurallara uygun atıştan sonra cirit havada kırılırsa atış yenilenir.Yarışmalarda yeterli sayıda hakem görevlidir. Hakemler yarışmacıyı ve ciritin düşüşünü izlerler. Düzgün atış beyaz bayrakla, hatalı atış kırmızı bayrakla gösterilir. Atış sonunda ölçüm, ciritin en yakın izi ile yay çemberinin iç kenarı arasındaki doğru boyunca cm. cinsinden yapılır. c) Disk Atma: Yuvarlak yassı bir ağırlığın fırlatılmasına dayanan, hafif atletizm sınıfından pist ve alan sporudur. Disk atıcılığı atletik olaylar arasında en eski spor dalıdır. Eski Yunan şairi Homeros, yapıtlarında sık sık disk atmaya yer vermişti, M.Ö 5. yy.'da Yunanlı heykelci Myron'da yaptığı ünlü "Diskobolos" heykelinde disk atmayı canlandırmıştı. 1896'da Atina'da yapılan Olimpiyat Oyunları'nda atletizmin bir dalı olarak yer aldı. 1928 yılındaki Olimpiyat Oyunları'nda bayanlar da disk atmada yer almaya başladılar. Amerikalı Alfred Querter 1962'de diski 61.10 m. uzaklığa fırlatan ilk sporcudur. Günümüzde disk atma daire içinden giderek artan bir hızla yaklaşık 1.5 turluk dönüş sonucu fırlatılır. Disk atıcılığı zor ve yorucu bir spor dalıdır. Branş atletleri kuvvetli ve atletik bir yapıya sahip olmalı, süratli ve çevik olmalı, vücudunu geliştirmek için kültür fizik hareketleri yapmalıdır. Disk atışlarının oyun alanı; çapı 2.5 m. olan dairesel bir alandır. Daire gülle atışında kullanılan dairenin aynısıdır. Gülle atışından farkı takozunun bulunmamasıdır. Atletin arkasında koruma amacıyla yüksek bir tel ya da ip kafes vardır. Bu tel kafesin önünde 6 m.'lik bir atış sahası bulunur. Disk ağaçtan veya benzeri bir maddeden yapılır. Etrafında pürüzsüz metalden bir çember ve her iki yüzüne gömülmüş yuvarlak plakalar vardır. Bu yuvarlak plakalar diskin ağırlığını denkleştirir. Diskin şekli seradinamik olup, gelen rüzgardan yararlanarak mesafenin uzamasını sağlar. Erkekler için diskin ağırlığı 2 kg. olup, 22 cm. çapında ve 44.5 mm. kalınlığındadır. Bayanlar içinse ağırlığı 1 kg., 18 cm. çapında ve 37 mm. kalınlığındadır. Diskin yüzeyleri, kenardan başlayarak merkezin 25 mm. uzaklığına kadar incelir. Disk atıcıları çekiç atıcıları gibi yarışmalarda çivisiz ayakkabı kullanırlar. Çemberin gerisinde ters olarak sabit duran atlet. Diski ortası tam merkeze gelecek şekilde ve kenarı son parmak boğumlarının yukarısına dayandırmak suretiyle tutar. Atış hareketi, bir veya birden fazla yumuşak hazırlık sallanmalarıyla başlar. Dönüş yürüme süratinde, yumuşak bir biçimde ve ayaklar birbirine yakın olarak yapılır. Bu sırada kollar geniş bir kavis çizer. Disk elden çıkarken koldan daha ilerde 35-40 derecelik uçuş açısında olmalı ve rüzgar durumu gözönünde bulundurulmalıdır. Diskin elden çıkması üzerine atlet, hareketin devamı olarak arkaya doğru dönerek dengesini sağlar ve durur. Daire yarı çapı çizgisinin arkasından ayakta oyun alanını terkeder. Disk, sektör çizgilerinin içine düşmelidir. Yarışmacı, diski istediği gibi tutmakta ve dilediği tekniği kullanmakta serbesttir.Disk atma yarışmalarında yarışmacı sayısı sekizden azsa, her yarışmacının 6 atış hakkı, çoksa üç atış hakkı vardır. En iyi sekiz yarışmacı üçer atıştan sonra üçer atış daha yaparlar. Altı atışta en iyi dereceyi yapan birinci olur. Beraberlik durumunda en iyi ikinci atışlara bakılır. Atış başladıktan sonra vücudun herhangi bir yeri çembere veya dışına değerse atış geçersiz olur. İkisi diskin atıldığı dairenin yakınında diğer üçü ise diskin düşeceği alanı gözleyen beş hakem görevlidir. Ölçüm, daireyi çevreleyen halkanın iç kısmından diskin en yakın izine kadar olan doğru boyunca cm. cinsinden yapılır. d) Çekiç atma: İki elle tutulan küresel ağırlığın, bir daire içinden dönerek ve hız alınarak, karşıya fırlatıldığı alan sporudur.Çekiç atmanın başlangıcı M.Ö 2000 yıllarında İrlanda'da düzenlenen "Tailteann Gomes" oyunlarına dayanır. Bu oyunlarda, dingilinden tutularak fırlatılan tekerleğin yerini daha sonra tahta bir tutacağın ucuna bağlanan büyük kaya parçaları aldı. 1866'dan itibaren İngiltere, İrlanda ve İskoçya'da 1900'den itibaren ise Olimpiyat Oyunları'nda yer aldı. Türkiye'ye 1950 yılında girdi, 1970'li yıllardan itibaren gelişti. Günümüzde çekiç atıcısı demirden yapılı küresel ağırlığı 2.135 cm. çapındaki daireden üç tam ve seri dönüş sonunda fırlatır. Gülleden farkı bir tele bağlı olması ve 121.3 cm. olan uzunluğudur. Yalnız erkek atletler arasında oynanır. Branş atletinin omuz adelelerinin güçlü daire içinde üç dönüşü seri yapabilecek kapasitede ve zamanlamasının iyi olması gerekir.Çekicin fırlatılacağı, oyun alanı olarak kullanılan dairenin çevresi izleyicilerin ve görevlilerin can güvenliği için C biçiminde metal örgülü kafesle çevrilir. Çekiç atış sırasında fazla esnememelidir. Çekicin başlık kısmı olan top güle, som demir veya pirinç gibi sert bir madenden yapılmıştır ve yuvarlak bir şekildedir. Yüzey böyle bir metalle kaplı olmak şartıyla, içi kurşun veya benzeri bir madenle de doldurulmuş olabilir. Bu gülle madeni bir telle bağlı olup, en alt kısmında tek veya iki elle kavranan tutacağı 4 vardır. Tutacak şekil olarak üç köşelidir. Resmi yarışmalarda, çekicin ağırlığı güllenin ağırlığı kadar (7.257) kg. olup 130 mm. çapındadır. 3 mm. çapındaki çelik telin uzunluğu ile birlikte toplam uzunluk 121.3 cm.'dir. Çekiç atma sporu yapan atletlerin diğer spor dallarında olduğu gibi, atlet, fanila, kısa şort, dizlik, spor ayakkabıları vardır. Çekicin üçgen kulbu, parmakları zedeleyebileceği gözönüne alınarak deri eldiven de kullanırlar. Çekicin giderek hızlanan biçimde döndürülmesini en yüksek dönme hızına ulaştığı anda ve yerden en yüksek bulunduğu noktada fırlatması izler. Çekiç, sektör çizgilerinin içine düşmelidir. Diğer yarışmalarda olduğu gibi üçer atıştan sonra eleme yapılır.Eğer yarışmacı sayısı sekizden az ise genel olarak her yarışmacı altı atış hakkına sahiptir. Artı atışta en iyi dereceyi yapan birinci olur. Beraberlik durumunda en iyi ikinci derecelere bakılır. Atış yaparken atlet, çembere ya da dışına değerse, çekiç 40 derecelik açı diliminin dışına düşerse atış geçersiz sayılır. Çekiç havada kırılır ya da koparsa atış yenilenir. Ayrıca atletin her atışta bir kez hareketini durdurup, atışa ara verme hakkı vardır. Çekiç atışında 5 hakem değerlendirmede bulunur. Hakemlerin sorumlulukları ve yerleri disk atışında olduğu gibidir. Atış sonunda ölçüm çekicin en yakın izi ile halkanın iç kısmı arasındaki doğru boyunca cm. cinsinden yapılır. ATLAMALARAtletizmin bir dalı olan atlamalarda, gerek yüksek ve sırıkla yüksek atlama, gerekse uzun atlama, bir koşu sonunda sıçrama ile yapılır. Atlamalar 4 bölümden oluşur: 1- Yüksek atma 2- Uzun atma 3- Üç adım atma 4- Sırıkla atlama Uzun ve üç adım atlamada yapılan derecenin rekor olabilmesi için arkadan esen rüzgarın hızının saniyede 2 m.'yi geçmemesi gerekir. a) Yüksek atlama: Koşarak hız kazandıktan sonra sağlam iki dik sehpanın arasındaki çıtanın üzerinden atlayarak yapılır. Bu atlamada prensip vücudun çıtanın üzerinden düşürmeden geçmesidir. Yüksek atlamayı diğer yarışmalardan ayıran özellikler üç tanedir. Birincisi mesafe dikey olarak ölçülür, ikincisi başarı ve başarısızlık belirli bir yükseklikteki çıtayı aşmaya bağlıdır, üçüncüsü ise atlet başarılı olduğu sürece sayısız deneme hakkına sahiptir. Bu spor dalında başarılı olmak için, bacak adelelerinin doğal bir yaylılık ve tempo kuvvetine sahip olması, vücudun dirençli ve uyumlu olması gerekir. Boy faktörü sanıldığının tersine avantaj oluşturmaz. Atlama alanı olarak kullanılan, çıkış noktası ile yarım daire şeklinde olan hızlanma sahasının uzunluğu, 15 m.'den az olamaz. Atlama sehpası, sert ve bükülmez ağaçtan veya madendendir. Aralarındaki mesafe 3.66 - 4.02 m.'dir. Atlama çıtasının uçları kare, üçgen veya yuvarlak olabilir. Ağırlığı 2 kg.'ı geçemez. Sehpa üzerindeki çıta, yarışmacının dokunduğu zaman kolayca düşecek biçimde yatay durumdadır. Çıtanın arkasında süngerle doldurulmuş düşme minderi, en az 5x4 m. boyutunda ve yeterli kalınlıktadır. Kullanılan malzemelerin başında, topuğu korumak için plastik ve lastik çivili ayakkabıları sayabiliriz. Topuğun kalınlığı 6 mm.'yi, taban kalınlığı da 13 mm.'yi geçemez. Atlamadan önce hız kazanabilmek için koşulması gerekir. Atlayıcı, 7 - 11 adım arası yaklaşma koşusunu, 30 - 40 derecelik bir açı ile giderek hızlanan bir koşu temposu ile yapar. Atlayıcı, çıtaya çok yakın basarak sıçramalıdır. Sıçrayış tek ayakla ve geriye alınmış vücudun gergin bacak üzerine alınmasıyla başlar. Çıta üzerine gelince vücudun ekseni etrafından dönmesi, başın göğüs hizasına alınması ile sürer. Önce dış kol ile savunma bacağının mindere değmesi, sonra da gövdenin kalça ile omuz üzerinde dönüşüyle atlama tamamlanır. Yüksek atlamada yarışmacının uyması gereken en önemli kural; sıçramada tek ayağını kullanmasıdır. Yüksek atlamada yarışmacılar ilk atlayacakları yüksekliği kendileri seçerler. Alt sınırın yukarısında olmak kaydıyla herhangi bir yüksekliği atlamadan geçebilirler. Başarılı olduğu sürece sayısız deneme hakkına sahiptirler. Ancak birbirini izleyen üç başarısız atlama denemesi yaptıklarında elenirler. Atlanan yükseklik, dik olarak yer ile çıtanın üst kenarının en alt kısmını içerir. Bir rekor durumunda yükseklik, atlamadan sonra yeniden ölçülür. Kazanan atlet elenmeyen son atlettir. Beraberlik durumunda, söz konusu yüksekliğin üç deneme hakkından en azını kullanarak geçen kazanır. Bu durumda da beraberlik bozulmazsa toplam atlayışı en az olan kazanır. Kullanılan araçların ve atlama alanının düzenli olması atlayışın kurallara uygunluğu ve yüksekliğin ölçülmesi iki veya üç hakem tarafından sağlanır. Yüksek atlama sporu yapan atlayıcıların kullandıkları atlama stilleri 4 tanedir. 1- Scissor (makaslama) 2- Straddle Dive Staddle 3- Fosbury Flash 4- Kalifornia (Western Roll) Bunlardan en popüler olanları Straddle (Binme) ve Fosbury Flash teknikleridir. Straddle'da atlet yüzü aşağıya bakar biçimde, vücudunu çıtanın etrafında döndürerek atlar. Fosbury Flash tekniğinde ise atletin çıtayı önce başı geçer ve omuzlar üzerine düşülür. Kısa zamanda öğrenilmesi ve göze hoş görünmesi Fosbury Flash tekniğini popüler kılmaktadır. Yarışmacı atlama sırasında iki ayağının üzerinde sıçrarsa, çıtayı aşmadan düşerse, atlama anında çıtaya çarpar desteklerinden düşürürse başarısız sayılır. b) Uzun atlama (Tek adım atlama): Tek sıçrayışta en uzak mesafeye ulaşmaya dayanan pist ve alan sporudur. Olimpiyat yarışmalarında yer alan uzun atlama, 1896 yılından bu yana erkekler, 1948'den beri de bayanlar tarafından yapılmaktadır. 1991 yılında Tokyo'da düzenlenen Dünya Atletizm Yarışması'nda Mike Powell, 8.95'lik atlayışla Bob Beamon'a ait 23 yıllık rekoru kırarak, ulaşılması güç bir derecenin sahibi oldu. Uzun atlama yaklaşık 45 m.’yi bulan hız alma mesafesinden koşularak, zemin hizasındaki gerileme sahasını geçmeden kum havuzuna atlanılarak yapılır. Bu spor dalında başarılı olmak için atletler süratli koşu, sprintler, yüksek atlama, ayaklarını ve baldırını kuvvetlendirici idmanlar ve cimnastik hareketleri yaparlar ve koşuya tam anlamıyla ısındıktan sonra başlarlar. Atlama alanı olarak kullanılan koşu pistinin en az 1 m. ilerisindeki atlama havuzundaki kum, yarışmalardan önce nemlendirilir. Kum havuzunun boyutları en az 2.75x10 m.'dir. Her atlayıştan önce atlama çizgisi ile aynı seviyede olması sağlanır. Atlama sırasında kullanılan tahtadan yapılan atlama tahtası, koşu yoluyla eşit düzeyde olacak şekilde toprağa gömülür. Atlama tahtasının ön kısmına da adım hatalarının belirlenmesi için macun döşenir. Yarışmacının kullandığı malzemeler, koşu elbisesi olarak eşofman ve plastik çivili ayakkabılardır. Koşuya, ayaklar bitişik, hafif koşu ritmiyle başlanır. Son hıza basma tahtasına yaklaşıldığında ulaşılması ve tahtaya iyi bir şekilde basılması önemlidir. Sıçramayı takiben dizler kolların altına çekilip, uçuş yapılır. Bunu ayaklar üzerine ileri doğru denge temin edilerek düşme izler. Uzun atlamalarda atletlerin altışar deneme hakları vardır. Atlayıcının ayağı basma tahtasını geçerse, bu deneme ölçülmez. Atlayışın geçersiz olduğunu bildiren kırmızı bayrak hakemler tarafından kaldırılır. Hakemler hataları gözlemek, atlama yerini işaretlemek, atlamayı ölçmek ve yarışmacıları toplamakla görevlidirler. Hakem sayısı her yarışma için değişiklik gösterir. Ölçüm, basma tahtası ile atletin kum havuzundaki en yakın izi arasındaki mesafe esas alınarak yapılır. Ölçülen uzunluk, alttaki en yakın cm.’ye indirgenerek yazılır. Uluslararası yarışmalarda üçer atlayışlık eleme turlarında en iyi dereceyi yapan sekiz atlet yeniden üçer atlayış daha yapar. Final olarak adlandırılan bu atlayışlarda kazanan atlet, en iyi dereceyi yapan atlettir. c) Üç adım atlama: Üç adım atlama; sıçrama, adım atma ve atlama biçimindeki üç ayrı kesintisiz hareketin ard arda yapılarak, en uzak mesafeye ulaşmaya dayalı pist ve alan sporudur. 1896'dan beri olimpiyatlarda yer almakta olup, ilk oyunlarda iki sıçrama, sonraları tek sıçrama biçimini aldı. Günümüzde üç adım atlama, hız mesafesi uzun atlamada olduğu gibi 45 m.'dir. Burada da atletler uzun atlamada olduğu gibi süratli koşu ayak ve baldırları kuvvetlendirici egzersiz ve cimnastik hareketleri yaparlar. Koşuya tam anlamıyla ısındıktan sonra başlarlar. Sadece üç adım atlayıcı, tek adımcıdan daha alçak sıçramalar yapar. Güç ve denge rüzgara karşı durmak için en gerekli şeylerdir. Atlama sahası olarak kullanılan atlama havuzu ve atlama tahtası, uzun atlamadakinin aynısıdır. Yalnız üç adım atlamada, atlama havuzu ile atlama tahtasının arası en az 11 m.'dir. Günümüzde üç adım atlamalarda, süratle atlayan ve sıçrama kuvvetine sahip olanların kullandığı De Silva tekniği ile az süratli olanlar tarafından kullanılan Ortadoğu tekniği tercih edilir. Tek adımın aksine, üç adımda basmadan önce fazla sürat önemli değildir. Sıçrama, çabuk ve koşu yönünde olup tek adımdan daha alçak olmalıdır. Yarışmacı tek ayağı üzerinde havalanır ve aynı ayağının üzerine iner. Bunu yerde atılan ikinci uzun bir adım izler. Adım için diğer ayağının üzerine düşmelidir. Bu süre içinde yarışmacı koşu alanındadır. Üçüncü ve son atlamayı yapıp iki ayağıyla havuza düşer. Üç adım atlamalarda da atletlerin altışar hakları vardır. Altı hakkında en iyi dereceyi yapan birinci olur. Atletler, atlayış sırasında yanlış ayağıyla, kasten yere dokunursa atlayış geçersiz olur. Diğer kurallar uzun atlamadakilerin çok benzeridir. d) Sırıkla atlama: Yatay bir çıtanın üstünden bir sırık yardımıyla atlamaya dayanan bir atletizm dalıdır. Atlama branşlarının en zoru olan sırıkla atlama, yardımcı araç kullanılarak yapılan bir spordur. 19. yy. ortalarından beri spor yarışmalarında yer almaktadır. Ukraynalı ünlü sırıkçı Sergei Bubka, 1991 yılında dördü pistte (6.10), dördü de salonda (6.12) olmak üzere sekiz rekor kırıp, toplam dünya rekoru sayısını yirmi sekize çıkararak, sırıkla atlamanın en büyüğü olduğunu kanıtladı. Günümüzde sırıkla atlama, atlama noktasına 45 m. uzunluğundaki bir pistten koşularak yapılır. Bir çeşit akrobasi hareketi olan sırıkla atlamada, atletin başarılı olması için güçlü kollarının olması gereklidir. Uzun boylu olmak ayrıca büyük bir avantajdır. Uzun boylular, yükselişlerde üst tutuşu kolay yaparlar, enerjilerini daha ölçülü kullanırlar ve kollarla yapılan çekişlerde daha başarılıdırlar. Ayrıca rüzgar da önemli bir etkendir. Sırıkla atlamada kullanılan en önemli malzeme atlama sırığıdır. Atletler yaklaşık 5 m. uzunluğunda, 2 kg. ağırlığında, cam elyaflı fiberglass sırık kullanırlar. Bu sırıklar atletlerin boylarına ve ağırlığına göre değişiklik gösterebilir. Ancak uzunluğu ve ağırlığı konusunda bir sınırlama yoktur. Sırıklar hafif eğimli olup, elle iyi kavranabilmesi için altından ve üstünden bantla sarılmıştır. Koşu pistinin ucunda sırığı dayamak için toprağa gömülü sırık sandığı vardır. Atlet bu sırıkla havaya yükselerek iki direk arasındaki metal çıtayı aşmaya çalışır. Sırığı, 2.2 kg. ağırlığındaki metal çıtayı geçerken bırakır ve 1 m yüksekliğindeki özel mindere düşer. Sırıkla atlayan atletler, topuklarında süngerli lastik bulunan ya da bu atlayışlar için özel olarak hazırlanmış ayakkabılar kullanırlar. Bu ayakkabılar aynı zamanda ayak bileklerini de koruyucu özellik taşırlar.Atletler, sırığı el altı veya el üstü pozisyonu olarak adlandırılan iki ayrı biçimde taşıyarak, 16-22 adım arası olan yaklaşma koşusuna başlar. Bu koşu yavaştan, hızlıya doğru olup, aynı tempo korunur. En yüksek hıza sıçrama noktasında ulaşılır. Sırığın saplama çukuruna yerleştirilmesini, yay gibi gerilen sırığın ucunda atletin havaya yükselmesi izler. Bunu takiben eller ve ayaklar uzatılmış durumdayken sallanış hareketi başlar. Sallanmayı vücudu yükseltecek olan çekme hareketi izler. Bu sırada sırıkçının sırtı yere doğru olup, sırıkla daha yükselmek için itme hareketine geçer. Çıtayı geçme sırasında önce sol elini, sırıktan çekerek sağ eliyle ittiği sırığı bırakır. Düşüşün ayaklar üzerine, konmanın da uzun oturuş vaziyetinde, kalça üzerine olduğu iniş hareketiyle atlama tamamlanır. Sırıkla atlamalarda atlet, her yükseklik için üç atlama hakkı kullanır. Atlayıcı tespit edilen en az yüksekliğin arttırılmasını isteyebilir. Bir atlet ard arda üç başarısız atlayış yaparsa elenir. Yarışmacı isterse bir ya da iki başarısız atlayıştan sonra kalan atlayış hakkını, daha yüksek bir çıtada deneyebilir. Atlama sırasında sırık kırılması hata sayılmaz. İkisi araç-gereçleri hazırlayıp atışları kaydeden biri de gerilmeyi gözleyip, yarışmacılarla ilgilenen üç görevli hakem vardır. Ölçüm yerden dik olarak, çıtanın üst kenarının altı kısmına kadar yapılır. Her seriden ve rekor duyurusundan sonra yükseklikler ölçülür. En yüksekten atlayan yarışmayı kazanır. Aynı dereceyi paylaşan iki atlet olursa, en son yüksekliği en az denemede aşan, yarışma boyunca çıtayı en az düşüren ya da en az deneme yapan atlet birinci olur.

Atletizm kuralları

Atletler : Genelde kayıtlarını yarışmadan önce yaptırtırlar. Çağrı üzerine yarışma alanına diğer çağrılan atletlerle birlikte gelirler.
Koşular : 400 m dahil koşularda, her atlet kendisine tahsis edilmiş kulvarda yarışır.. Atletler, ‘start hakemi’ nin ( Yerlerinize – Hazır ) komutunu takip eden tabanca sesiyle çıkış yaparlar. Kulvar değiştiremezler., özellikle dönemeçlerde kendi kulvalarının iç çizgisine basamazlar.
800 m de atletler, sahanın iç kenarına yanaşmadan önce, bir tam dönemeci dönene kadar kendi kulvarlarında koşmak zorundalar.
Bundan daha uzun mesafeler ‘de atletler bir çizgi üzerine yan yana sıralanırlar ve çıkış komutunu aldıktan sonra, itişmeden ve başkasına engel olmadan pistin iç kenarında koşarlar.
Bayrak koşuları için , bayrak değiştirme alanları ve hız alma alanları pist üzerine işaretlenir. 4 x 100 m bayrak yarışı bütünü ile kulvarda koşulur. 4 x 200 ve 4 x 400 metre bayrak yarışların bir bölümü kulvarda koşulur. Diğer bayrak yarışları sıra halinde koşulur. Engelli koşularda, yarışmacılar engelleri aşmak durumundalar. Koşucu engeli bilinçli olarak devirmemeli. Stipl koşusunda baryer serbestçe aşılmalı ve su hendeği uzunlamasına geçilmeli.
Atlamalar : Yüksek ve sırıkla atlamalarda, çıta yükseklikleri önceden belirlenir. Atlama sırası kura sonucunda tespit edilir. Çağrılan atlet Yüksek atlama ‘da 1 dakika, Sırıkla Yüksek Atlama ‘da 1,5 dakika içinde denemesini yapmak zorunda. Her çıta yüksekliğinde 3 deneme hakkı verilmektedir. Geçerli atlayış, çıtayı bedenle veya sırıkla düşürülmeden gerçekleşmiş atlayıştır.
Uzun Atlama ve Üç Adım Atlama ‘da atlama sıraları kura yoluyla belirlenir. Çağrılan atletin 1 dakika içinde atlayışını gerçekleştirmek zorundadır. Yarışmacıların 3 er deneme hakları vardır. Her geçerli atlayış ölçülür ve bu üçer deneme sonunda en iyi dereceleri yapmış olan 8 Atlete 3 er deneme hakkı daha verilir. Nihai sıralama, bu atletlerin yaptıkları en iyi dereceye göre belirlenir. Atlayışın geçerli sayılması için Atletin havuzdan, atlayışı sırasında kumda bıraktığı izin ön tarafından çıkmış olmamalı
Atmalar : Yarışma sırası kura ile belirlenir. Her atletin, atışını gerçekleştirmek için 1 dakikalık süresi bulunur. Atletler 3 er atış hakkını kullanırlar. En iyi dereceleri yapmış 8 Atlet yeniden 3 er hak kazanırlar. Her Atletin en iyi atışı hesaba katılır. Sıralama tüm yarışma süresince yapılmış olan en iyi derecelere göre yapılır .
Atma biçimi kurallara göre tespit edilmiştir. Atma aracı sektör çizgilerinin içine düşürülmeli, yarışmacı hız alma alanının sınırlarını aşmamalı.Atletizm yarışmaları üç ana kategoriye ayrılır. Koşular, atma ve atlamalar. Bayanlar arası yarışmalar da aşağı yukarı erkeklerin yarışmalarının aynıdır. Bayanlar için Heptatlon, erkekler için de Dekatlon koşu, atma ve atlamaları birlikte içeren yarışmalardır. Kır koşuları ve yol koşuları, atletizmin sezon dışı dalları olarak kabul edilir.

Atletizm nedir?

ATLETİZM, farklı aktivitelerden oluşan, geniş kapsamlı bir spor alanıdır. Çeşitli ve karmaşık özellikler taşır, faaliyetleri yıl boyu sürer.
Küresel bir spor’dur. Kökleri insanlığın en eski dönemlerine dayanır, tüm kıtalarda yaygındır. İnsanlar Medeniyetlerin ilk çağlarından beri beslenebilmek ve korunabilmek için avcılık ve balıkçılıkla uğraşmışlardır. Eğlence ve keyif zamanlarında, ilkel ve başıboş şekilde de olsa kendi aralarında çabukluk, dayanıklılık, esneklik ve güçlülük alanlarında yarışırlardı ; bu alanların günümüz Atletizmi ile örtüştüğünü görüyoruz. Asırlar boyu tüm toplumlar, her biri kendi şartları ve anlayışları içinde sporu bir şekilde geliştirmişlerdir.
Dünya Modern Sporla İngiltere’de Thomas Arnold ‘ un (1795-1843) eylemi sayesinde tanışmıştır. 1828 yılında Rugby Kolej’inin Müdürlüğüne getirilen Arnold burada yürekten inandığı ‘’öğretmek, eğitmek ve özellikle hem bedenleri hem beyinleri çalıştırmak’’ ilkesini uygulama fırsatı bulmuştur. Çok geçmeden Eton, Oxford ve Cambridge Kolej’lerinin bu harekete katılmasıyla Atletizm 1840 yıllarına doğru kurumlaşma yoluna girecektir. Öğrencilerin kendilerinin yönettikleri klüpler kurulur ve okullar arası kadar okul dışı karşılaşmaların düzenlenmesini kolaylaştıracak kurallar belirlenir. İngiltere’de ilk Şampiyonalar 1866 yılında çeşitli koşu, atma ve atlama branşlarını içermek suretiyle yapılır.
ABD de ilk Yarışma 1868 yılında ama ancak Salon’da yapılır.. Üniversite öğrencilerinin açık havada yarışabilmesi için bir süre daha beklemek gerekecektir..
Spor merakının seçkinlere mahsus olduğu İngilterenin aksine Amerikada spora ilgiyi halk kitleleri göstermiştir.
Aynı dönemde, Kürek, tenis, futbol, bisiklet vb gibi sporlarda da yarışmalar düzenlenmeye başladığını görüyoruz.
Spor artık kurumsallaşma yoluna girecek ve bugün bildiğimiz gerek ulusal gerek uluslararası düzeydeki “Her Spor için ayrı bir Federasyon” anlayışı hakim olacaktır. Atletizm için yapılanma süreci 1920’de tamamlanmış olacaktır.
Başlangıçta, tıpkı diğer sporlarda olduğu gibi, Atletizm erkeklere özel bir uğraş iken, bilhassa 1914-18 Dünya savaşından sonra kadınların gittikçe yoğunlaşan biçimdeki katılımına tanık olunmaktadır